Eski toplama kamplarının çoğu, mümkün olduğunca özgürlüğe kavuşturulma anında oldukları gibi korunmaya çalışıldı. Diğer alanlar ise anıt olarak korundu. Toplama kamplarının savaş sonrası tarihlerini üç adet faktör belirledi: yerel milli hükümetlerin tavırları, eski tutukluların ve varislerinin aktivizmi ve alanların savaş zamanındaki geçmişlerinin kendisi.
Hem Doğu hem de Batı Almanya’daki savaş sonrası hükümetler, toplama kampı alanlarını korumaya aldı. Dachau kampında olduğu gibi pek çok durumda ise merkezi kamplar korumaya alınırken alt kamplar yıkıldı. Avusturya hükümeti tarafından Mauthausen kampında da benzer bir yaklaşım izlendi. Bu yaklaşım bir kamp genellikle Yurtsuz Kişiler kampı olarak hizmet verdikten sonra benimsenmekteydi. Bergen-Belsen kampının büyük kısmı, alan 1950’ye dek Yurtsuz Kişiler kampı olarak kalmasına rağmen Britanya Ordusu tarafından hastalığı kontrol etme çabası ile yok edildi. Bergen-Belsen’de 1952 yılında bir anıt, 1966’da ise bir sergi açıldı. Araştırma ve eğitim çalışmaları 1980’lere dek başlamadı. Alanın tamamı, 2007 ve 2011 tarihleri arasında restore edildi.
Batı Avrupa’daki hükümetler de Almanya’ya benzer eylemler gerçekleştirdi: transit ve çalışma kampları, Fransa, Belçika, Hollanda ve İtalya’nın yanı sıra diğer ülkelerde de korunmaya alındı. Bu alanların çoğu, müzeden çok anıt niteliğindedir ve bunun nedeni, Hollanda’daki Westerbork kampında olduğu gibi hayatta kalanlar ve varislerinin aktivizmidir. Eski komünist bloğunda, anıtlaştırma çabaları, Holokost kurbanları ve Yahudi olmayan nüfusa karşı işlenen savaş suçlarına adanacak anıtlar arasındaki çelişme nedeniyle karmaşık bir hal aldı.
Eskiden Alman işgali altında olan Polonya’daki ölüm kamplarında ise, alanların savaş sonrası durumu, kararı etkileyen faktör oldu. Kızıl Ordu tarafından neredeyse zarar görmeden kurtarılan Auschwitz ve Majdanek kampları, Polonya parlamentosunun 1947 tarihli kararı gibi düzenlemeler sayesinde müze olarak korundu. Auschwitz-Birkenau, eski ABD Elçisi Ronald S. Lauder’in Auschwitz’i 1987 yılındaki ziyaretinden sonra, genellikle Ronald S. Lauder Vakfı tarafından olmak üzere koruma ve bakım altına alındı.
Reinhard Operasyonu kampları, Naziler tarafından ölüm operasyonlarının sona ermesinin ve Treblinka ve Sobibor’da ise mahkûmların isyanının ardından ortadan kaldırıldı. Alanlardaki toprak sürülerek ağaç dikildi ve Polonyalı çiftçiler kulübelerini buraya inşa etti. Polonya hükümeti 1958 yılında Treblinka kampında bir anıtı halka açtı: anıtta yer alan 17.000 adet taş, kampta yok edilen toplulukların anısına, bir taş ise 1942’de yetimhanesinden çocuklarla birlikte öldürülen Polonyalı-Yahudi eğitimci Janusz Korczak’a adandı. Belzec ve Sobibor kamplarında ise 1960’lı yıllarda küçük anıtlar inşa edildi. Belzec, 2004 yılında yeni, çok daha büyük bir anıt ve ziyaretçi merkezine kavuştu. Sobibor şu anda genişletilme aşamasında. Chelmno 1990 yılında komünizmin yıkılmasına dek bir anıta kavuşamadı.