Almanya’nın ilk toplama kampı olan [Dachau], Hitler’in 1933 yılında Şansölye olarak atanmasının ardından açılmış ve ilk başlarda politik mahkûmlara ayrılmıştı. Hızla büyüyerek gelecekte Avrupa boyunca yayılacak olan toplama kamplarına bir model teşkil etti.
1939’dan önceki diğer büyük kamplar, Almanya’daki Buchenwald, [Ravensbrück], Sachsenhausen ve Dora-Mittelbau ve Avusturya’daki Mauthausen’di.
Savaş sırasında, Nazi işgali altındaki Avrupa boyunca kamplar açıldı; Çekoslovakya’daki Theresienstadt veya Terezin, Polonya’daki Stutthof ve Gross-Rosen, Hollanda’daki Westerbork ve Fransa’daki Drancy.
3.000.000’dan fazla Yahudi'nin öldürüldüğü ana başlıca ölüm kampları, hepsi Alman işgali altındaki Polonya’da yer alan Auschwitz-Birkenau, Belzec, Chelmno, Majdanek, Treblinka ve Sobibor’du.
Savaşın ardından, başta öncelikli mahkûmlar için bir esir değiş tokuş kampı olması amaçlananBergen-Belsen kampı, ilerlemekte olan Müttefiklerin erişemeyeceği bir şekilde Avrupa boyunca hareket ettirilen Yahudiler için bir toplama merkezi haline geldi. 1944-1945 yıllarının sonbahar ve kış mevsimlerinde, Auschwitz ve diğer pek çok kamptan mahkûmlar, genellikle ölüm yürüyüşleri ile olmak üzere buraya getirilerek, kampın nüfusunun 10.000 mahkûm için belirlenen sınırı oldukça aşmasına neden oldu. Kamp 1945’te İngilizler tarafından özgürlüğe kavuşturulduktan sonra, binlerce gömülmemiş ceset arasında açlıktan ve hastalıktan ölmekte olan 60.000 kişiyle karşılaştı.
[Dachau: 1933 yılında rejimin karşıtları için oluşturulan ilk Nazi toplama kampı. Bir SS eğitim merkezi ve “model” toplama kampı haline geldi.
1937’de genişletilerek 1945 yılına dek aktif kaldı. Zorlu yaşam koşulları, zorunlu işçilik ve tıbbi deneyler, tarihçilerin hesaplayamadığı bir ölü sayısına neden oldu. Savaş sırasında, ölüm yürüyüşleriile bu noktaya tehcir edilmiş olanlar çoğu kişi de dahil olmak üzere en az 28.000 kişi burada hayatını kaybetti. Amerikan birlikleri tarafından 29 Nisan 1945’te özgürlüğe kavuşturuldu.]
[Ravensbrück: 1939’da kurulan Ravensbrück, neredeyse tamamen kadınlara ayrılmış bir kamptı. Berlin’in yaklaşık elli mil kuzeyinde yer almaktadır. Her şeyin yalnızca 900 kadının nakliyesi ile başlamaına rağmen, 1942’ye gelindiğinde sayı 10.000’i bulmuş, Ocak 1945’te ise kampın nüfusu 50.000 kişiye yükselmişti.
Mahkumlar 30’dan fazla ülkeden gelmekte ve çeşitli nedenlerden dolayı tutuklanmış bulunmaktalardı. Politik karşıtlar, “asosyaller”, Yehova Şahitleri, “işten kaçanlar” ve ırk kanunlarını çiğneyenler, adi suçluların yanı sıra mahkûm edilmekteydi. Bu grupların tamamı, zorunlu işçiliğe maruz bırakılmıştı: savaşın sonunda, kamp 40’tan fazla alt kampın idari merkezi konumundaydı. Tıbbi deneyler ve cinsel istismar da Ravensbrück’deki deneyimi tanımlayan şeyler arasındaydı. SS muhafızları, Nisan 1945’te, kampın 29-30 Nisan 1945’te Kızıl Ordu tarafından özgürlüğe kavuşturulmasının öncesinde 20.000 kadını ölüm yürüyüşüne çıkmaya zorladı.]